14 Mart Tıp Bayramı Resmi Kutlamaları - Ankara, 2025
- Okan Maden
- 15 Mar
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16 Mar

Sayın rektörlerim, sayın dekanlarım, sayın hocalarım, kıymetli meslektaşlarım, değerli misafirler;
Mesleğimizin anlamını derinden hissettiğimiz bu özel günde, hepinizi saygıyla selamlıyor, hoş geldiniz diyorum.
Antik çağlardan günümüze kadar insanın hayata tutunma çabası, sağlık arayışıyla birlikte seyretmiştir. Bireyin hayata dair soruları hastalıktan kurtulma isteğiyle şekillenmiş, böylelikle insanın varoluşuna dair anlam arayışı sağlıkla bağlantılı hale gelmiştir. Nitekim insan hayatı, ancak bedenin ve ruhun uyum içerisinde buluşmasıyla hakiki anlamına yaklaşabilir.
Sağlık insanlık tarihinin kıymeti ilk teslim edilen kavramlarındandır. Bu kıymet uğrunda doğan hekimlik ise insanlık tarihi kadar köklü bir maziye sahiptir. Bugün burada insanlığın yaşıyla eşdeğer bir gayretin çağdaş temsilcileri olarak toplandık.
14 Mart tarihinde toplanmamız ise Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin kuruluş yıl dönümünden ayrı bir ehemmiyeti haizdir. Bugün, Darülfünun’un işgalinin ardından, tıbbiyelilerin Hikmet Bey önderliğinde gösterdiği kahramanca tepkinin yıl dönümüdür. 14 Mart, tıbbiyenin ruhundaki merhamet ile sarılmış cesaretin en güçlü ifadesidir.
Cumhuriyete giden yolda tıbbiyelilerin eşsiz bir misyonu ve vizyonu vardır. Bu misyon Hikmet Bey’in mücadelesinde vücut bulur. Darülfünun’un işgaline gösterilen tepkiden, Tıbbiyelilerin temsilcisi olarak katıldığı Sivas Kongresine ve Mustafa Kemal Paşa ile hafızalara kazınan o sohbetine uzanan her bir adım Türk tıbbiyesinin milletine adanmışlığının ayrı birer ispatıdır.
Tıbbiyelilerin cumhuriyete giden yoldaki vizyonunu gözler önüne seren en mühim delil ise 190 Tıbbiyelinin dönemin münevverlerini bir araya getirme ve harekete geçirme kararlılığıdır. Onların ortaya koyduğu bu perspektif neticesinde doğan mülahazalar Cumhuriyetin fikri temellerine harç olmuştur.
Hekimlik, geçmişin kadim bir parçası olduğu kadar gelecek ile iç içedir. Ve gelecekteki istikametimizi, geçmişin omuzlarımıza yüklediği sorumluluk tayin eder. Bu yol meşakkatli olduğu kadar keyifli, belirsiz olduğu kadar ilham vericidir. Biz sağlıklı bir geleceğe uzanmak için payımıza düşenlerin bilincindeyiz ve yarınlara özgüvenle bakabilmek için heybemizde yeterince başarıyı taşıyoruz.
Kadim çağlarda hastalıkları henüz tanımlayamayıp, semptomları birer hastalık olarak algılayarak onları çözüme kavuşturmak gibi primitif bir refleksi bugün hastalıklara henüz belirti dahi göstermeden tanı koymak, hatta hastalıkların ortaya çıkışını engellemek gibi muazzam bir evreye taşıdık. Dünün, görev yaptığı ücra köşelerde her şey olmak zorunda kalan hekimleri; bugün multidisipliner yaklaşımlarıyla asgari bir entelektüeliteyi müşterek bir gereklilik hâline getirdi. Tüm bunların yanı sıra, eşine az rastlanır bir çalışma dirayetine ve nadide bir öğrenme potansiyeline sahibiz.
Bu kuvvetli yanlarımız, aynı zamanda mevcut meselelerimizin çözümünde muhtaç olduğumuz kudrettir. Mesleğimizin hikâyesine dönüp bakmaya, bu yolda ilerlerken bir soluklanıp birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var. Bin kişiye düşen hekim sayımız OECD ortalamasının altında iken tıp fakültelerimizin kontenjanları ile ilgili birtakım soru işaretlerimizin varlığı; koruyucu hekimliğe verdiğimiz gereken önem neticesinde atılan adımların bir yandan kliniklerin işleyişinde ve hekimlerin uzmanlık tercihlerinde bazı mecburiyetler doğurması birbirimizin sesine kulak vermemiz adına birer işarettir. İnanıyorum ki mesleğimize rehberlik eden hocalarımızın bilgi birikimi, tecrübesi ve öngörüsü, bu meselelerin nihayetine ışık tutacaktır.
Ayrıca hâlihazırdaki gidişatımız geleceğe dair üstlendiğimiz sorumluluğa olan ihtiyacı bir kez daha gözler önüne seriyor. Hekim kimliğimin yanı sıra bir Tip 1 diyabet hastası olarak vurgulamalıyım: Dezavantajlı grupların ihtiyaçlarına karşılık bulmalı ve yaşadığı eşitsizlikleri ortadan kaldırmalıyız. Ortalama insan ömrünün uzamasıyla birlikte artan kronik hastalık yükünü etkili bir şekilde kontrol altına almalıyız. Aynı zamanda yeni gelişen bağımlılık türlerinin önünü erkenden kesmeliyiz. Biyolojik evrimimizin henüz adapte olamadığı teknolojik devrimlerin insan bedeni ve ruhuna verdiği zararlarla baş edebilmeliyiz. Modern dünyanın kendi yapay dinamiklerini sürdürebilmek uğruna çevrenin sürdürülebilirliğini baltalamasına dur demeliyiz. Bunları yaparken antimikrobiyal direncin kapımızı günden güne şiddetle çaldığını unutmamalıyız. Vizyonumuzu, sağlık otoriteleri tarafından benimsenen küresel sağlık anlayışı üzerine inşa etmeli ve her hanenin tüm insanlığın sağlığına katkıda bulunduğunu kabul etmeliyiz. Öte yandan, bu mücadelede yapay zekâ gibi çığır açabilecek nitelikteki yeni argümanları yol arkadaşı olarak değerlendirmeliyiz.
Tüm bu düşünceler ışığında 14 Mart, coşkuyla kutlamaların yanı sıra derin bir muhasebeyle taçlandırılmalıdır. Böylelikle bugün bir kutlamanın ötesine geçerek geleceğe dair somut adımlar atma kararlılığının ifadesi olacaktır ve her 14 Mart, bir sonraki tıp bayramındaki mutluluğumuzun artışının bir teminatı hâline gelecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Anadolu’nun küçük bir ilçesinden çıkarak başkent Ankara’da bir hekim olarak hitap etme imkânının şüphesiz en büyük mimarı Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Cumhuriyetimizin en fedakâr neferleri, borçlarımızı asla ödeyemeyeceğimiz şehitlerimize ve gazilerimize,
2016 yılında tababet tahsiline başladığım ve bugün Halk Sağlığı Araştırma Görevlisi olarak bünyesinde yer almaktan onur duyduğum Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne, konuşmamım her satırının ardında yer alan hekimlik nosyonuma kattığı değerlerden dolayı kıymetli hocalarıma,
Hekimlik mesleğinin ihtişamla inşasına geçmişten bugüne katkıda bulunan tüm kıymetli hocalarımıza,
Bu değerli organizasyonun gerçekleştirilmesindeki çabalarından ötürü Yüksek İhtisas Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne,
Bugün burada bulunan ve bizleri dinleme nezaketini gösteren tüm hocalarıma, meslektaşlarıma ve katılımcılara şükranlarımı sunuyor,
14 Mart Tıp Bayramı’nızı en içten dileklerimle kutluyorum.
Saygılarımla…
14 Mart 2o25 tarinde üniversiteler bünyesinde gerçekleşen Tıp Bayramı kutlamalarında Ankara'daki asistan hekimleri temsilen yaptığım konuşmanın metnidir.
Comments